Bir Liderin Düşüşü: Churchill Vakası’na Dair Detaylı Bir İnceleme

Bir liderin çöküşü, tarih sayfalarında sıkça rastladığımız trajik bir olaydır. Bu durum, özellikle Winston Churchill gibi büyük bir lider için daha da belirgindir. Gelin Churchill Vakası’nı birlikte inceleyelim!

Kaynak: https://twitter.com/AtakanSevgi_/stat…

1800’lere dek İstanbul’un Avrupa yakasında, Beyoğlu ve boğaz köylerinde yaşamayı tercih eden yabancılar vardı. Ancak 1831 yılında meydana gelen büyük bir yangın bu durumu değiştirdi.

Yangın sonucunda evleri kül olan pek çok yabancı, Kadıköy ve Moda gibi Anadolu yakasının cazip semtlerine göç etmek zorunda kaldılar. Bu olay İstanbul’un demografik yapısında önemli bir dönüşümün başlangıcı oldu ve şehrin sosyo-kültürel dinamiklerini etkileyen bir faktör haline geldi.

Kapitülasyonların getirdiği aşırı rahatlık ve şımarıklık, yabancıların davranışlarına yansıyarak halkın huzurunu kaçırıyordu.

Özellikle Kadıköy sakinleri bu durumdan oldukça rahatsız olmuş, yabancılara karşı sabırları tükenmişti. Bu durum, halk arasında büyük bir rahatsızlık ve hoşnutsuzluk yaratıyordu.

Yabancıların hareketleri o kadar aşırıya kaçmıştı ki Kadıköy ve çevresinde bu insanlar tüfeklerle dolaşmaya başlamışlardı. Hatta yabancılar kendi istekleri doğrultusunda avlanıyorlardı.

William Churchill, 1815 yılında İzmir’e yerleşmiş olsa da az önce bahsettiğimiz sebepler nedeniyle İstanbul’a taşınmayı tercih etmiş ve Kadıköy’de bir yere yerleşmişti.

Bir dönem Amerika Birleşik Devletleri’nin elçiliğinde kâtip olarak görev yapan Churchill, ticaret sektörüne de adım attı. Ayrıca Avrupa’nın çeşitli gazetelerine muhabirlik yaparak kariyerine farklı bir yön verdi.

Ancak aslında işsiz ve güçsüz bir durumdaydı. Alkol konusunda oldukça zaafı vardı. 1836 yılında bir İngiliz vatandaşı olarak, bir grup arkadaşıyla birlikte içki içtikten sonra oğlunu da yanına alarak sarhoş bir halde Kadıköy civarında avlanmaya çıktı.

Churchill, ava çıkarken sarhoş olmanın yanı sıra yüksek derecede miyoptu da.

William Churchill, Kadıköy’deki popüler mesire yerlerinin arasında yer alan bir çayırda avlanırken görme yeteneği tam olarak yerinde olmadığı için çalılıkların önünde koyunlarını otlatan bir çocuğu yanlışlıkla av hayvanı olarak algıladı.

Hatta bazı iddialara göre, Churchill çocuğu bir kuş zannetti. Bu yanılgının sonucunda çocuğa ateş etti ve bu olayın ardından büyük bir karmaşa patlak verdi.

İngiliz Churchill, Defterhane Katibi Necati Efendi’nin evladını yanlışlıkla bir kuş sanıp ağır şekilde yaraladı. Churchill, sarhoşluğunun etkisiyle ne yaptığının farkına bile varmadı.

“Bu çocuk neden yoluma girdi? Burada ne arıyor?” gibi kaba ifadeler kullandığında ise halk tarafından hırpalandı ve olay yerine gelen güvenlik güçlerine teslim edildi.

Olay yerine gelen görevliler Churchill’i karakola götürseler de bir problem vardı. O problem ise kapitülasyonlar sebebiyle yabancıların tutuklanamaması ve Osmanlı mahkemelerine çıkartılamıyor olmasıydı.

İstanbul’daki yabancılar kapitülasyonlar sayesinde yalnızca konsolosluklara teslim edilebiliyorlardı.

Churchill, kapitülasyonların güvencesi altında olduğunu düşünerek zabıtalara, ‘Beni hemen konsolosluğa götürün’ şeklinde emirler yağdırdı.

Ancak ortada ağır yaralı bir çocuğun bulunması nedeniyle hiç kimse onun sözlerine itibar etmedi.

Churchill, zabıtalara karşı tehditler savurup hakaretler etmeye başladı ve zabıtaların üzerine yürümeye teşebbüs etti. Ancak bu eylemi onun bir kez daha hırpalanmasına sebep oldu.

İşler iyice büyüyünce Kadıköy Kadısı’na kadar gitti ve kadı, yaralı çocuğun durumunun ne olacağı belirlenene kadar Churchill’ın hapiste kalmasına karar verdi.

Bu karardan sonra işler gittikçe daha karmaşık bir hal aldı ve uluslararası bir krize dönüştü. Daha sonra olaya Dışişleri Bakanı ile elçiler dahil edildi.

İngiliz Elçiliği, vatandaşlarının serbest bırakılmasını talep etti ancak Dışişleri Bakanı yaralı bir çocuğun varlığını gerekçe göstererek bu talebi reddetti.

Britanya Elçiliği, hükümete resmi bir talepte bulundu. Bu talep Churchill’in özgürlüğüydü. Ancak bu durumun dikkat çeken bir yönü daha vardı. Eğer çocuğa saldıran kişiler kendilerine teslim edilmezse Dışişleri Bakanı ile bir görüşme gerçekleştirilmeyecekti.

Nihayetinde bu durumun bedelini Dışişleri Bakanı Akif Efendi ödedi. 2. Mahmut, kendi bakanını görevden alarak sürgüne yolladı ve William Churchill’in serbest bırakılmasına dair emir verdi.

Daha sonra Churchill’e özür dilemek için bir pırlanta nişan takıldı. Ancak bu durum sadece bir başlangıçtı. Ardından zeytinyağı alım hakkı da kendisine verildi. Bu hakkı başka bir tüccara satma fırsatı buldu ve ciddi bir gelir elde etti.

Fakat Churchill’e tanınan ayrıcalıklar bununla da sınırlı kalmadı ve kendisine bir gazete yayımlama hakkı da verildi.

Tarihimizin ilk gazetesi olan Ceride-i Havadis, işte bu İngiliz tarafından hayata geçirildi.

Yoğun devlet denetimi altında faaliyet gösteren Ceride-i Havadis, 1864 yılına kadar devletin sağlamış olduğu cömert desteklerle yayın yaşamını idame ettirdi.

Bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiliz bir gazeteye uzun yıllar boyunca maddi kaynak sağlayarak okunma oranı düşük bir gazetenin varlığını sürdürmesini sağladığı anlamına gedi.

Ceride-i Havadis’in yayın hayatına devamı Churchill’in ölümünden sonra oğlu Alfred tarafından gerçekleştirildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir